14 Mart 2011 Pazartesi

Yazmak ve yazı

YAZININ UZUN TARİHİ
     Efendim bugünkü konumuz şu anda okuduğumuz zımbırtının ta kendisidir. Hemen konuya girmek gerekirse Türk Dil Kurumu'nun " düşüncenin belli işaretlerle tespit edilmesi, yazma işi" olarak tarif ettiği zımbırtı. Nedir peki efendim bu yazmak derseniz  eğer TDK size gülerek " söz ve düşünceyi özel işaret veya harflerle anlatmak" diye cevap verecektir. Görüldüğü üzere Türk Dil Kurumu, kavramları harf ve özel işaretlerle anlatma özelliğini pek de güzel kullanamamış.
      İşe öncelikle yazının tarihini anlatarak girelim isterim. tarih dediysek öyle Hittitler buldu, Sümerler buldu diye gereksiz bilgiler vermeyeceğim tabiki sizlere. Bu yazı denilen mered peydah olmadan önce atalarımız duvarlara abuk,sabuk resimler yaparak meramlarını anlatmaya çalışmışlardır. Bakmışlar olacak gibi değil, önce kendilerine göre harfler, sonra heceler falan derken bir bakmışlar kasideler, şiirler yazmaya başlamışlar. Konuşmayı falan filan hiç katmıyorum araya ki kafanız karışmasın.
     Peki efendim nedir bu atalarımızı yazıyı bulmaya iten neden?Nedir bu meramları? Hemen bahsedeyim. Günümüzde de olduğu üzere, her er kişinin anlatmak istediği bazı düşüncüleri mevcuttur. Bunlar; yemek yap, eve gel, ders çalış gibi şeyler değil. Tarihi yazmak gibi bir dertleri de  yok tabiyki. Soruyorum size, bir erkek kaleme kağıda ne zaman sarılır? Cevabı aldım, evet aşık olduğunda sarılır. Bir kızdan hoşlandığında sarılır, sınavları saymazsak tabi. İşte insanlar ne zaman konuşarak anlatamadıkları duygularının, düşüncelerinin olduğunu fark ettiyse yazı da o zaman bulunmuştur. Ne zaman, gelecek nesillere de duygularını aktarmak, kahramanlık hikayelerini anlatma ihtiyacı duymuşlarsa işte o zaman bulunmuştur bu yazı denen şey. Yazı bulununca da otomatik olarak yazmak eylemi bulunmuş oldu tabi, ona hiç girmeyeyim.
     İşte Kalem ya da o zamanlar her neyse işte o, insanın her daim dostu olmaya başlamıştır. Sinirlendiğinde, heyecanlandığında yanında olmuştur. Sevdiği insan öldüğünde derdini en iyi ona anlatır, birini sevdiğinde de ona...Biri onu terkettiğinde o terketmez, biri ona kızdığında o kızmaz. Asla düşüncelerini değiştirmeye kalkmaz. Ne düşünüyorsan aynen yansıtır yazı denen sihirli semboller. Söz uçmayıp kalıcı olduğu anlarda, beynin tam ortasına yerleştiğinde bile yazı ondan daha da kalıcı ve içseldir. 
     İşte bundandır ne zaman dara düşerse kadınlar alışveriş yapar ama erkekler kağıdı ve kalemi karşısına alıp dertleşmeye başlar. İşte bundandır ki kaç yüzyıldır yazarların çoğu erkektir. Kaç yüzyıldır ki, milyonlarca Mecnun çöllerde kafayı yemiştir...

13 Mart 2011 Pazar

(...) ve (...)

ÜÇ NOKTALAR
     Türk Dil Kurumu'nun tarifine göre "Tamamlanmamış cümlelerin sonuna veya başına yan yana konulan noktalama işaretin adı" üç noktadır. Çoğu kez klavyede 'ç' harfinin sağında bulunur. Üç kere üst üste bastığımız zaman kendisiyle karşı karşıya gelme imkanı bulabiliriz. Tanıştıktan sonra biraz sohbet etmek isteyebilirsiniz ama dikkat edin kendinizi kaptırmayın.
     Çünkü hayatın ta kendisidir üç nokta. Nerede nasıl ortaya çıkacağı hiç belli olmaz. Bir kere dost oldum mu bırakamazsınız bağımlılık yaratır. Önce cümlelerinizin sonuna üç noktaya koyarak başlarsınız. Sonra günlerinizin sonuna, haftalarınızın sonuna, aylarınızın ve yıllarınızın sonuna koyarsın o adı batasıcayı. Bir de bakarsınız ki her anınız üç nokta ile biter olmuş. Bir iş yapılacaktır, tamamlamadan koyarsınız noktalar topluluğunu. Ders çalışayım desiniz, kitap okuyayım dersiniz, sınava hazırlanayım dersiniz, şuna bakayım dersiniz, hoşlandığım kızla konuşayım dersiniz ama hep sonuna koyarsınız o üç noktayı. Ne zaman devamı gelecek söyleyeyim mi ben size, hiç bir zaman. O üç nokta konulduğu zaman, al çöpe at sen o yapılan planı. 
     Sevgilinizden bile tam ayrılmamışssınızdır o üç nokta yüzünden... Bir şeyler eksiktir bir ayrılık girer araya ve konuşalım, konuşalım diyerek biter gider. Yarın şunu bir arayım mı, yok yarın, sonraki gün ve uçtu gitti içti. Sonuna koskoca üç tane işaret alarak kayboldu gözden. 
     Şu üç noktayı silin hayatınızdan artık. UNUTMAYIN; Hayat sizin üç noktalarınızı tamamlamanıza izin verecek kadar hoşgörülü değildir.

12 Mart 2011 Cumartesi

Kurucu Tezi

Kurucu Tezi

ÖNSÖZ:
Kulağıma gelen son dedikodulara göre bazı arkadaşlar bana doçentlik nişanesini vermek istiyormuş ama ortada bir tez mevcut olmadığından yakınıyormuş. Ondan dolayı bir tez hazırlamak hasıl olmuş gibi görünüyor. Her daim bizlerin başucu kitabı  şairlerden alıntılar yapacağım için affınıza sığınırım.Haydi Bismillah! Saygılar...
GİRİŞ:
Türk Dil Kurumu'nun tarifine göre kadın “Erişkin dişi insan, hatun, hatun kişi, zen, erkek veya adam karşıtı.” dır. Eğer daha altlara inersek kadının “evlenmiş kız” olarak tanımlanmış olduğunu görürüz. Tabiki bu ayrımı kadınların yanında kullanmamız hiç de hoşlarına gitmeyebilir. Çünkü bakirelik konusu, bazılarına göre modern dünyada erkeklerin takılmaması gereken bir takıntı olarak görülmeye başlanmıştır. Ama unutulmamalıdır Türkiye şartları altında bu konu hala sıcaklığını korumakta, özellikle de erkeklerin “evlenilecek kız” teriminin içini dolduran bir faktör olmaktadır.
Eğer sosyal çevreye göz atmaya kalkarsak bu konuda çok değişik kavramlara rastlarız. Bunların; flört, sevgili, çıkmak, aşk, takılmak, partner olarak başlıcalarını burada dile getireceğiz. Unutulmamalıdır ki eğer bir kız(kadın, dişi) ayarlanılacaksa öncelikle bu kavramlar ile hislerinizin içini doldurmalısınız. Bir çember oluşturmalı ve o çember içinde hareket etmelisiniz. Asla çemberin çapından daha büyük adımlar atmamalısınız.
GELİŞME:
Flört başlığını ilk olarak ele alacağız. Flört kelime anlamıyla kadın ve erkek veya yeni yeni iki kişi arasında meydana gelen kıvılcımlanmadır. Halk arasında oynaşmak olarak da tabir edebileceğimiz bu terim, cilveleşme olarak da nitelendirilir. İlişkinin ilk kısımlarını oluşturur. Aslına bakarsanız ilişkinin en güzel kısımları da diyebiliriz. Çünkü, asıl kısım geldiğinde her şey bu kadar güzel olmayabilir. Kızarılan, heyecanlanılan, hızlı kalp ritimleri gözlenen bir evredir. Yeni, yeni tanımaya başlanıldığından konuşulacak çok konu, doldurulacak çok boşluk vardır. Eğer ciddi düşünülüyorsa çemberin içi bu evrede tamamen doldurulmalı, düşünülmüyorsa bir an evvel bu evreden daha ileri evrelere geçmenin yolu aranmalıdır.
Biz şimdi flört ediyoruz sözüm ona
Bir vahşi hayvan sesleniyor içimizden
Gözlerini avucumda buluyorum aradığımda
Sonra dudakların, küçük, öptükçe güzelleşen(1)

Çıkmaktan bahsetmeden olmaz. Çıkmak kelime anlamıyla “içerden dışarıya varmak, gitmek” diye kullandığımız bir sözcüktür. Ama modern dünyada “karşı iki cins arasında ilşkik olma durumu” olarak anlaşılmaktadır. Genellikle lise yıllarında çok kullanılan kelime, ilerleyen yaşla beraber “ilişki”, “beraberlik” olarak adlandırılmaya başlanır. Flört evresinden önce ya da sonra bir teklij yapılarak bu evre atlatılmalıdır. Çıkmak tabirini kullanmak çok iç açıcı sonuçlar doğurmaz. Benim size tavsiyem, tanıştığınız ve sevgili olmaya karar verdiğiniz kişiye bu teklifi yapmadan önce birazcık flört etmeniz ve en ummadığı zamanda, ama cevabından emin olduğunuz anda “Bizden sevgili olur mu?” v.b. Gibi bir atak yaparak ilişkiyi daha sonraki noktalara taşımanızdır. Unutulmamalıdır ki avcı ile avı arasındaki ilişki her zaman bir erkeğe örnek teşkil eder. Kadınları av olarak nitelendirmek tabiki benim de güzel karşılamadığım bir durumdur elbette. Ama bir benzetme vardır ve kadınlarr avcıların peşine düşmesinden pek de memnun olurlar. Bir av ne kadar değerli ise peşindeki avcı sayısı da bununla doğru orantılıdır. Ayrıca çıkmak kelimesi dilimize ingilizceden çeviri dolayısıyla girmiş saçma-sapan bir kelimedir.
Ben seni düşünüyorum seni
Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi.(2)

Ve şimdi en zor aşamaya gelmiş bulunmaktayız. Sevgili olmak. Artık çıkıyorsunuz ve sevgilisiniz. İşte bu dönem en çok sıkıntı çektiğiniz, cicim aylarınızın bittiği bir evreyi de içinde barındıran dönemdir. Konuşacak pek bir şey kalmamış olabilir. Kadın erkeğe evlilik ve gelecek hakkında planlar kurarak zorluyor olacaktır tabiki. Günümüz Türkiye'sinde evliliği hayal etmeden yaşayan kadın çok az bulunur. Bunun tam tersi olarak da evlenmemeyi düşünen ama gözlerini nikah masasında ya da düğünde oynarken bulan milyonlarca erkek gösterebilirim. Bu evrede mümkün olduğunca cepteki “seni seviyorum” lardan kullanılır. Tartışmalarda erkekler sürekli mehter takımı özelliği gösterir. İki adım ileri ama hep bir adım geri atmaktadırlar ama kadınlarda böyle bir özelliği mevcut değildir. Bundan dolayıdır ki sakın kadınlardan geri adım atmasını beklemeyin. Yıllar önce de söylediğim gibi “çok beklersiniz!”. Bu evre çeşitlerine göre özellik gösterir.
Birinci çeşiti gelip geçici bir birliktelikte bulunduğunuz zaman ortaya çıkandır. Kendinizi çok sıkmanıza veya üzmenize gerek yoktur. İçinizden geldiği gibi hareket edersiniz. Ayrılmak için başlamışssınızdır zaten. Ama ikincisi çok daha zordur. Gerçekten hissediyorsunuzdur. O zaman işiniz çok zor. İçinizden geldiği gibi hareket etmeniz çok daha iyi olur. Gerçekten tanıdığınıza emin olun ve ne olursa olsun her şeyi paylaşmayın. Her zaman doğruyu söylemeyin. Unutmayın ki kadınlar doğruyu değil füzel olanı duymak isterler. Gelecek hakkında hayallere ortak olmaya çalışın. Kesinlikle kıskançlık yapın, yapın ki onu ne kadar sevdiğinizi anlayabilsin. BU u evreyi “içinde bulunulan o anda dünyanın en bulunmaz şeyi sanılıp keleğı yediğinizde sadece bir oyundan ibaret olduğunu anladığınız eylem.” olarak tarif edenlerin olduğunu bilmenizde yarar vardır diye düşünüyorum.
Bu evre içinde kadınlar küçük süprizlerden inanılmaz dercede hoşlanırlar. Çıkmaya başladığınız tarihi muhakak not alınız ve bir ay sonra kutlayınız. İkinci ve içinci ayınızı da öyle. Kutlamazsanız vay halinize. Sakın kadınların “gerek yoktu” v.b. İle başlayan cümlelerine kanmayın. Dedim ya kadınlar Hiçbir zaman doğruyu tam olarak söylemezler. Yalan da söylemezler aslında. Onların beyinleri erkeklerinkinden farklı çalışmaktadır. Onun için çok iyi çözümleme yapmak gerekeir. Unutulmaması gereken bir noktadır ki dünyada kadınları anlamadığı için şikayet etmeyen tek bir erkek bile yoktur. Yani tam not almanız imkansızdır ama geçer not için gayret edin.
Sevgili olmanın en sıkıntılı evresi ayrılmaktır. Eğer anlaşamıyorsanız hiç düşünmeyin ayrılın. Ya da eğer yapabilirim diyorsanız ve kendinize güveniyorsanız kendinizden soğutun ve o terketsiz sizi. Böylelikle terkedilmiş biri olsanız da suçlu karşı taraf olacaktır ve siz güvenliği kişiliğinizi koruyarak yolunuza devam edeceksiniz. Hem de Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses, ve bilimum sanatçıdan müzik dinlemek için bir nedeni cebinize koymuş olacaksınız. Ama uyarıyorum, bu aşamayı beceremeyip nikah masasında uyanan çok babayiğit tanıyorum.
sevgili seninle bir pergel gibiyiz
iki başımız var, bir tek bedenimiz
ne kadar dönersem döneyim çevrende
er geç başbaşa verecek değil miyiz.(3)

Ve işte gelinen ve Hiçbir pozitif bilimin açıklayamadığı terim olan AŞK. Aşk çok değişkenlik gösteren bir terimdir. Türk Dil Kurumu “Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi, amor “ olarak açıklıyor bu terimi ama yetersiz. Birazcık değinip içini bir nebze olsun dolduralım isterim. “Aşk bile bile tutsaklıktır” diyenlere de burdan selam göndermeden olmaz. Ayrıca aşkı öğrenmek için Leyla ile Mecnuna, Ferhat ile Şirine, Yusuf ile Zuleyhaya da bakabilirsiniz. Aşk tarifi en zor olan göreceli bir terimdir ve Hiçbir zaman yerinde kullanılmaz. “Aşkım” diye hitap etmediğiniz Hiçbir sevgiliniz olmamıştır. Ama hepsine aşık mıydınız, tabiyki hayır. Kocaman, kocaman yalanlardı sadece.” Canım” kelimesinin olur olmak yerde söylenmesi gibi bir şeydi bunlar. Aşk bir tane olmaz bunu bilmeniz sizin için iyi olur. Ama bir sonraki aşk öncekinden daha büyük bir aşk olmalıdır ki ona aşk diyebilesiniz. Eğer birine aşık olmuşssanız ve kavuşamamışsanız biliniz ki bu sizin tek aşkınız değildir. Hayat devam ediyordur. Eğer ondan daha çok aşık olduğunuz birine rastlamazsanız son aşkınız, tek aşkınız olarak kalır. Onun özlemiyle yanıp tutuşursunuz. Ama, eğer, yahut daha fazla aşık edecek birine rastlarsanız tek aşkınız o oluverir bir anda.
Aşk iki tarafı açık ispatlanamamış bir önermedir. Hissedilebilecek en kuvvetli olan duygudur. Hayat felsefesiniz, planlarınız falan filan alt üst olur. Tarif edildikçe hırslanılır, daha iyi anlatılmaya çalışılır ama Hiçbir zaman bu başarılamaz. Eğer böyle bir duygu içindeyseniz, hiç kimse size yardım edemez. Ancak kendinize yardım edersiniz. İlk görüşte aşka girmeden edemeyeceğim. Vardır evet ilk görüşte aşk ama çok nadirdir. Yoğu da sadece duygu karmaşasıdır. Sevgili olduktan sonra anlarsınız bunu. Ama sevgili olmadan anlayamayacağınız için ne yapın ne edin bir yerinden yakalayın. Yoksa pişman olursunuz bir ömür.
Yüreğim seninle yaylalar kadar serin
Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam
Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam
Sen dolsan yeter..(4)
SONUÇ:
İşte kadınlar böyle bir şey. Çok şarkılar söylendi, filmler yapıldı, şiirler okundu ama hepsi yetersiz. Facebook, Tweteer, ve çeşitli siteler kadın beğenmek için kullanılan bir numaralı araç gereçtir ama etkisi ve başarı sonuçu çok azdır. Tavsiyem ordan bakın ve sonra yüz yüze konuşmaya çalışın. Okul kantinlerinin yeriini Hiçbir şey tutmaz. UNUTMAYINız bu aşamalara başlamadan önce bizim bir 3t kuralımız vardır. Bilgi Topla, kızla Tanış, Takip et. Hiçbir şey ulaşılmaz değildir. Yeter ki arayacağınız yeri bilin. “Nefes alsın yeter” diyorsan onlarca, yüzlerce başvuru yap. Nasıl olsa biri düşer. Ama bu olsun diyorsan biraz gayret et sen de!!!!
böyle kısrağa bindim ki kanser
dört nala gidiyoruz
gidiyoruz yapraklarla, ağaçlarla
nazım'ın ormanına...
çatal yüreğimle türkülü yollara
düştüm ki o kadar olur...

seke seke ben geldim...
s.ke s.ke gidiyorum.(5)

1Ümit Yaşar Oğuzcan
2Cemal Süreya
3Ömer Hayyam
4Yavuz Bülent Bakiler
5Can Yücel                          
13.03.2011